Bağlanma kuramı Bowlby tarafından ortaya konan, bebek ve bakım veren arasındaki ilişkiyi temel alan günümüz psikoterapisine yön veren önemli bir teoridir. 0-2 yaş arasındaki dönemde bebek; fiziksel, duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarının karşılanması için bakım veren kişiye bağımlı konumdadır. Bu ihtiyaçların sağlıklı bir şekilde karşılanması bebeğin zihinsel ve duygusal gelişimi için önemlidir. Bebeğin bağımlılık süreci bakım veren kişiye karşı bir bağlanma oluşmasını sağlamaktadır. Bağlanma; bebek ve birincil bakım veren kişi arasında kurulan bu yardım edici ve duygusal bağ sayesinde bebeğin hayatta kalmasını sağlayan evrimsel bir mekanizmadır. Bağlanma; çocukluk döneminde başlayıp yaşam boyu devam etmektedir. Yaşamın ilk yıllarında kurulan bu bağ, kişilerin erişkin dönemlerindeki ilişkilerini ve kişiliklerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
Bağlanma kuramının temel noktası; bakım veren kişinin bebeğin dış dünyayı güvenle keşfetmesini desteklemesi ve bebeğin yakınlık ve korunma ihtiyacının ortaya çıktığı zamanlarda bu ihtiyaçları doyurabileceği ortamlar oluşturmasıdır. Örneğin; tanımadığı insanları tehdit olarak algılaması sonucu bebek korku duygusu deneyimleyebilir ve bu anlarda bebek bakım veren kişinin yakınlığına ihtiyaç duyabilir. Bakım veren tarafından bebeğin ihtiyaçları karşılanmadığında bebek ve bakım veren arasındaki güvenli bağlanma sağlıklı bir şekilde kurulmamış olur.
Bağlanma teorisinin kuramsal tanımı Ainsworth’un ‘yabancı durum’ (strange situation) deneyinin ardından ortaya çıkmıştır. Bebeğin sekiz dakika boyunca anneden ayrı bir odada yabancı bir kişiyle kalmasını içeren bu deneyde anneden ayrılma ve anneyle buluşma anlarında bebek tarafından verilen tepki incelenmiştir. Bu araştırmaya göre Ainsworth; güvenli ve güvensiz bağlanma olmak üzere iki temel bağlanma biçimi ortaya koymuştur. Güvensiz bağlanma da kendi içinde kararsız ve kaçıngan bağlanma olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu araştırmanın ardından bağlanma kavramları genişletilerek dörtlü bağlanma modeli oluşturulmuştur. Bu modelde güvenli bağlanma aynı kalarak güvensiz bağlanma saplantılı/kaygılı, kayıtsız/kaçınmacı ve korkulu bağlanma olarak üç ayrı başlıkta tanımlanmıştır. Bu bağlanma modeline göre, çocuk ve ebeveyn arasında gelişen bağlanma stilleri, yetişkin yaşamda kişinin kendisiyle ve başkaları ile kurduğu ilişkiyi olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir. Bu yeni modele göre güvenli bağlanma geliştiren kişilerde; bireyin kendisine olan saygısı ve güveni daha yüksek, kendine ve başkalarına yönelik algıları da daha pozitif olma eğilimdedir. Güvenli bağlanan kişiler, kendilerini başkaları tarafından sevilmeye layık görürler ve diğer kişilere karşı destekleyici ve kabul edici yaklaşabilmektedirler. Saplantılı bağlanma, bireyin kendisini olumsuz ve değersiz algılarken başkalarını olumlu algılaması olarak tanımlanabilmektedir. Saplantılı bağlanan bireylerin değer yargılarının düşük ve kaygılı bir yapıda oldukları gözlemlenmektedir. Aynı zamanda bu kişilerin kendilerine olan güvenleri azdır ve ilişkilerinde daha fazla kaygı hissetmektedirler. Kayıtsız bağlanma biçimine sahip kişiler, kendilerine önem verirlerken sosyal etkileşimde bulundukları diğer kişilere daha az önem vermektedirler. Bu durum diğer kişiler ile yakınlık kurmaya yönelik isteklerini azaltmaktadır. Kayıtsız bağlanma stili geliştiren kişilerin duygusal süreçlerinde sık sık dalgalanmalar gözlemlenmektedir. Son olarak bireyin hem kendisi hem de başkaları ile ilgili algılarının olumsuz olduğu bağlanma örüntüsü ise korkulu bağlanmadır. Korkulu bağlanma örüntüsünde birey kendisini ve başkalarını değersiz olarak algılayabilmekte ve çevresindekilere karşı daha çekingen ve kaygılı yaklaşmaktadır. Bu kişiler diğer kişiler ile yakın ilişki geliştirecekleri zamanlarda korku ve endişe duygusunu yoğun deneyimlerler.
KAYNAKÇA
Hasanoğlu, A. (2013). Aşkın halleri: ikili ilişkilere farklı bir bakış. Remzi Kitabevi.
Karalı, A. (2019). Evli Bireylerde Yaşam Doyumu, Cinsel Doyum ve Evlilik Uyumunun Sosyo demografik Değişkenlerle Olan İlişkisinin İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Kayır, A (1998). Cinsellik kavramı ve cinsel mitler. Cinsel İşlev Bozuklukları Monograf Serisi (1): Cinsel Sorunlara Genel Yaklaşım. Roche Müstahzarları Sanayi AŞ, İstanbul.
Kesebir, S., Kavzoğlu, S. Ö., ve Üstündağ, M. F. (2011). Bağlanma ve psikopatoloji. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 3 (2), 321-342.
Kışlak, Ş. T., ve Çavuşoğlu, P. Ş. (2006). Evlilik uyumu, bağlanma biçimleri, yüklemeler ve benlik saygısı arasındaki ilişkiler. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 9(9), 61-68.
Kışlak, T., Ş., ve Göztepe, I. (2012). Duygu dışavurumu, empati, depresyon ve evlilik uyumu arasındaki ilişkiler. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(2), 27–46.
Özgüven, E. (2000). Evlilik ve Aile Terapisi. PDREM Yayınları.
Öztahtacı, D. (2017). Evli kadınlarda evlilik doyumu, yetişkin bağlanma stilleri ve depresyon düzeyinin ilişkisinin incelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi.
Tüzün, O., ve Sayar, K. (2006). Bağlanma kuramı ve psikopatoloji. Düşünen Adam, 19(1), 24-39.
Comments